En Ölümcül Yol

Dünyada yaşanan savaşlar ve iç çatışmaların mağdurları siviller olmaya devam ediyor. Çatışmalardan kaçan siviller yeni bir hayat kurma umuduyla çeşitli ulaşım araçlarını kullanarak Avrupa ve oradan da Amerika ve Kanada gibi gelişmiş ülkelere iltica etmeye çalışıyorlar. Pek çoğu istedikleri yere ulaşamadan yolda can veriyor. Özellikle deniz yolunu kullanan mülteciler 2015 yılında büyük facialarla karşılaştılar. Suriye başta olmak üzere Ortadoğu ve Afrika’da yaşanan çatışmalar sebebiyle denizden Avrupa’ya iltica etmeye çalışan binlerce kişi denizde boğularak ya da donarak can verdi. Bodrum’dan Yunanistan’ın İstanköy adasına gitmek üzere derme çatma bir botla yola çıkan, botun alabora olması sonucu hayatını kaybeden ve cesedi Bodrum kıyılarına vuran 3 yaşındaki Aylan Kurdi’nin fotoğrafının yayımlanmasının ardından tüm dünyada yankılanmaya başlayan “göçmen krizi”, devam etmekte. Suriye’de 4 yıldır süren savaşın ardından ülkeyi terk eden Suriyeli’lerin sayısı dört milyonu aşarken, BM verilerine göre, 2014’te dünyada 4 bin 868 mültecinin hayatını kaybettiği, bunlardan da 3419’unun boğularak öldüğü vurgulandı. 2015 yılına ilişkin rakamların yüzde 60 oranında artacağı düşünülürken konuya ilişkin bir değerlendirme yapan EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Seda Kaya, sığınmacıların daha iyi bir hayat yaşama taleplerinin insan kaçakçılığı adı altında yasadışı bir sektörün oluşmasına sebebiyet verdiğini vurgulayarak, mültecilerin yüksek paralar ödeyerek bindikleri teknelerin kapasitesinin çok üstünde yolcu taşıdığına ve ölümlerin hızla artabileceğine dikkat çekti.

En Ucuz Malzemeyle İnsanlar Ölüme Gönderiliyor

Mültecileri taşırken kullanılan malzemelerin ise en ucuz yöntemlerle üretildiğinin ve resmen ölüme davetiye çıkartıldığının altını da çizen Kaya, sığınmacıların daha iyi bir hayat yaşama taleplerinin insan kaçakçılığı adı altında yasadışı bir sektörün oluşmasına sebebiyet verdiğini vurgulayarak, “Zaten zor şartlar altında Türkiye’ye ulaşabilen sığınmacılar, çok yüksek meblağlar ödeyerek suç örgütlerinin ellerine kendilerini teslim etmekteler. Türkiye’de insan kaçakçılığına yönelik cezai yaptırımların çok güçlü olduğu söylenemez. İnsan kaçakçıları sadece 3 ile 8 yıl arasında hapis cezası ile yargılanabiliyor. Mültecilerin bu kaçakçılara ne kadar ödedikleri de tespit edilmiş durumda. Ege Denizi’nde yapılan insan kaçakçılığının fiyat tarifesi, kişi başı 10.000 Euro ile 2.000 Euro arasında değişmekte. Kullanılan yelek gibi malzemeler ise, normalde 80 lira iken en ucuz olarak 20 liraya temin edilmekte ve bu malzemelerin içi kartondan olduğu için kullanan mülteciler açık açık ölüme gönderilmekte” dedi.

İnsan Tacirlerine Karşı Denetimler Arttırılmalı

Bu güne kadar 150 bin can yeleği, 5000 e yakın lastik bot satıldığını ifade eden EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Seda Kaya, yıllarca depolarda beklemiş ve güneş ışınları yüzünden erimiş hasar görmüş botların ucuz olduğu için kaçakçıların eline geçtiğine dikkat çekerek, bu konuda duyarlı olan herkesi farkındalık yaratmak üzere göreve davet etti. Belediye ve Valiliğin denetimleri sıkılaştırması gerektiğini hatırlatan Kaya, sonbahar sonrasında ve kış aylarında Ege Denizi’nde rüzgar ve fırtınanın  yoğunlaşmasıyla ölümlerin daha da artmasından korktuklarını söyleyerek, “Can yeleklerinin % 80’i ölüm yeleği gibi, standart dışı. TSE veya hiçbir belgesi yok. İçi kartonla kaplı, suya temas ettiği an sönen yelekler mevcut. Çocuklar için tasarlanmadığından ya içlerinden düşüyorlar ya da hemen batıyorlar. Botlar stoklarda uzun süre durduğu için hemen patlıyor. Önlem alınmaz ise 10-15 gün sonra havaların daha da bozulmasıyla Ege Denizi dalgalanacak yüzlerce insan daha ölecek. Belediye, Valilik, Asker, kim görev alacaksa birileri bu ölümlere dur demeli. Yetkilileri en acil şekilde denetime çağırıyoruz” diye konuştu.

Mülteciler İçin Yasal Düzenlemeler Yapılmalı

Mülteci ölümlerinin önüne geçilebilmesi için Türkiye, Yunanistan ve İtalya gibi ülkelere çağrıda bulunan EGİAD Başkanı Seda Kaya, “Deniz yoluyla Avrupa’ya ulaşmaya çalışan insanların büyük çoğunluğu can güvenliği endişesiyle ülkelerinden ayrılıyorlar. Bu sebeple siyasi sığınma hakkına en fazla bu kişiler sahip olmalılar. Göçmenlere sığındıkları ülkede 1951 Cenevre Sözleşmesi gereği gerekli hukuki kolaylık gösterilmeli ve kendilerine insanca muamele edilmeli. Mültecilerin içinde bulunduğu zor durumdan istifade eden çeşitli suç örgütleri “insan onuruna yakışmayacak ve göçmenlerin hayatlarını hiçe sayan şartlardaki deniz vasıtalarıyla” insan ticareti yapmaktalar. Bu kaçakçılığın engellenmesi için başta Türkiye olmak üzere taraf ülkelerin yasal düzenleme yapması ve bu suçun cezasının arttırılması gerekmektedir” dedi.